Yavuz, konuşmasında: “Dünya, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir dönemeçten geçiyor. Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakat (GreenDeal) ile karbon nötr hedeflerini belirlemiş, çevreye zarar veren tüm faaliyetleri azaltmak için radikal adımlar atıyor. Sanayi devleri, karbon salınımlarını sıfırlamak için milyarlarca Euro’luk yatırımlara yönelirken, çevre dostu üretim standartları artık yeni bir norm haline geldi. Peki, biz bu resmin neresindeyiz?
Dünyada Neler Oluyor?
Avrupa Birliği, 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını %55 azaltmayı, 2050’ye kadar ise karbon nötr olmayı hedefliyor. Yeşil Mutabakat çerçevesinde, enerji ve sanayi dönüşümleri hız kazanırken, çevreyi kirleten şirketlere ağır yaptırımlar uygulanıyor. Artık doğaya zarar veren hiçbir ürün AB pazarında yer bulamıyor. Buna karşılık, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de ihracat yapabilmek için üretim süreçlerini bu normlara uygun hale getirmek zorunda.
Biz Nerede Duruyoruz?
Bugün Gerede Çayı’ndaki kirlilik gibi olaylar, Karabük’teki demir-çelik tesislerinin denetimsizliğiyle birleştiğinde şu soruyu sormamız gerekiyor: Millet uzaya giderken biz neden hâlâ doğamızı ve geleceğimizi yok eden eski düzeni savunuyoruz? Avrupa karbon salınımını sıfıra indirme planları yaparken, biz hâlâ arıtılmamış atıkları doğrudan nehirlere, derelere salıyoruz. Bu nasıl bir vizyonsuzluk?
Yeşil Mutabakat ve Türkiye’nin Rolü
Türkiye, Yeşil Mutabakat’a uyum sağlamayı taahhüt etmiş olsa da, Gerede Çayı gibi örnekler, bu konuda ciddi eksikliklerimiz olduğunu gösteriyor. Karabük gibi sanayi şehirlerinde, çevre dostu üretim normlarına geçmek bir zorunluluk değil, varoluş meselesidir. Aksi takdirde hem halk sağlığımızı tehdit eden çevre felaketleriyle hem de uluslararası pazarlarda yaşanacak rekabet kaybıyla yüzleşmek zorunda kalacağız.
Karabük İçin Çağrı: Vakit Kaybetmeden Harekete Geçin!
Karabük gibi bir sanayi şehrinde Yeşil Mutabakat’ın gereklerini yerine getiremezsek, dünyadan koparız. Hem çevreye hem ekonomiye zarar veren bu vizyonsuzluk bizi geri bırakır. Demir-çelik tesislerinde karbon salınımı ve atık yönetimi sıkı şekilde denetlenmeli. Geri dönüşüm ve arıtma tesisleri hızla kurulmalı, teknolojik altyapı güçlendirilmeli. Halk sağlığını tehdit eden tüm unsurlar cezalandırılmalı ve kamuya şeffaf bir şekilde açıklanmalı.
Karabüklü bir vatandaş olarak şunu soruyorum: Dünya karbon nötr üretimle doğayı kurtarırken, biz neden hâlâ arıtma tesislerini tamamlamayı bile tartışıyoruz? Millet uzaya giderken, biz neden geleceğimizi geri dönüşü olmayan bir şekilde kirletiyoruz?
Şimdi Değilse Ne Zaman?
Yeşil Mutabakat, sadece sanayicinin değil, hepimizin sorumluluğudur. Eğer Karabük’te bu dönüşümü başlatmazsak, gelecekte dünya pazarlarında rekabet edemez hale geliriz. Daha önemlisi, kendi çocuklarımıza yaşanabilir bir çevre bırakamayız. Gerede Çayı’nın karanlık hikâyesinden ders çıkaralım ve Karabük’te çevre için somut adımlar atalım.Dünya hızla geleceğe koşarken, biz geride kalamayız. Karabük, sadece üretimin değil, çevre duyarlılığının da örnek şehri olmalıdır. Çünkü başka Karabük yok, başka dünya yok!” ifadelerinde bulundu.