Türk-İş Karabük İl temsilcisi Sait Erçin ve Türkiye Yol-İş Sendikası Baş temsilcisi İsmail Ören güncel ekonomik sorunlara ilişkin açıklama yaptı.
Hamzalar mevkiindeki İl Özel İdaresi ek hizmet binası önünde toplanan bir grup işçi ile birlikte 81 ilde eş zamanlı açıklama yaptıklarını kaydeden Erçin “Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, güvencesiz çalıştırma ve kayıt dışı istihdam gibi sorunlar başta işçiler olmak üzere toplumun büyük bölümünden yaşam şartlarını ağırlaştırmaktadır.
Yani mutlu bir azınlık dışında halkımız geçim sıkıntısıyla mücadele etmektedir.
Bugün burada, yaşanan sorunlara dikkat çekmek ve bir an önce harekete geçirilmesi için uyarıda bulunmak için toplandı” dedi.
Türk-İş’in açıklamasını okuyan Yol-İş Sendikası Baş temsilcisi İsmail Örene şunları söyledi;
“İşçinin yoksulun dayanacak gücü kalmadı.
Büyük şehirlerde ev kiraları ortalama 15 bin liranın üzerine çıktı.
İnsanlar yüksek kiralar sebebiyle sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda kalıyor markete pazara temel tüketim ürünlerine tepeden tırnağı her şeye her gün zam gelmeye devam ediyor.
Geçen ay elektriğe bu ayda doğalgaza %38 zam geldi.
Önümüzdeki ay okullar açılacak.
Eğitim masrafları altından kalkamaz bir hal aldı.
Analar babalar “çocuğumuz okula nasıl göndereceğiz” diyor.
İşçiler çocuklarının eğitim masraflarını şimdiden kara kara düşünüyor.
Yılbaşından günümüze kadar iğneden ipliğe her şeyin fiyatı iki katına çıkarken işçinin emekçinin yoksulun geliri yerinde saydı.
Değerli arkadaşlar,
Açıklanan enflasyon oranlarının kabul edilebilir bir yanı yoktur.
Yaşanan enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında uçurum vardır.
İşçilere emeklilere yapılan düşük zamlar her geçen gün yoksul daha da yoksul hale getirmektedir.
İşçinin alım gücü hızla düşmektedir.
İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken işverenlerin payı her geçen gün artmaktadır.
Ülkemizde gelir adaleti hızla bozulmaktadır.
Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa’da birinci dünyada 28 sıradadır.
Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu eşitsizlik daha da artacaktır. Enflasyonun yükselmesine hiçbir sorumlu olmayan işçilerin enflasyonu düşürmek için de fedakarlık etmesi beklenmemelidir.
Bu nedenle tasarruf tedbirleri genelgesi ile çalışanın serbest ve diğer haklardan kaldırılması kabul edilemez.
Servisini diğer akla toplayıp sözleşmesi ile elde edilmiş kazanımlardır. Bunun genelgeyle ortadan kaldırılması başta anayasanın ilgili hükümleri olmak üzere İLO normlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır .
Tasarruf, çalışanın servis ve diğer haklarının elinden alınarak değil, kamudaki israfını engellenmesi ile sağlanmalıdır.
İşçiler enflasyonun nedeni değil mağdurudur.
Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesini açıklaması için gerekli adımlar atılmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde gelir adaletinin sağlamak için vergi sistemindeki adalete sağlanması gerekmektedir bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler topluma karşı sorumluluklarını yerine getirilmeli ve kazançları oranında vergi ödemelidir.
Çok kazananlar çok az kazanandan az vergi alınmalıdır. gelir vergisi tarife basamakları ve oranları acil olarak güncellenmelidir.
Ücretli için düzenlenen gelir vergisi tarifesini ilk dilimi 2024 yılı için 110 bin TL olarak belirlenmişti.
Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen birçok işçi günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmektedir
Yılda fazladan bir buçuk aylık ücretini vergi olarak ödemektedir.
Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı geçmiş yıllarda olduğu gibi brüt asgari ücretin 12 katından az olmamalıdır.
İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır .
İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergi hem de harcamalar yoluyla dolaylı vergi ödemektedir işçiler üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır.
Gelir vergisi oranı bütün işçiler için %15’le sabitlenmelidir.
İşçilerin sosyal haklarından vergi kesilmemelidir.
Değerli arkadaşlar,
2023 yılı kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü kapsamında imzalanan toplu iş sözleşmelerini birçoğunun yürürlük başlangıç tarihleri farklıdır.
Enflasyonun yüksek olması sebebiyle sözleşme başlangıç tarihleri arasında bir aylık zaman farkı dahi ücret zammı açısından sorun olmaktadır.
Enflasyon hareketlerinin çok fazla olduğu bu ekonomik ortamda çerçeve protokolü imzalanırken ücretler arasında sağlanan denge bozulmaktadır. Çerçeve protokol kapsamındaki işçileri doğrudan etkileyen bu sorun iş yerlerinde huzursuzluğa yol açmaktadır.
Acilen ek çerçeve anlaşma protokolü yapılmalıdır. Söz konusu protokolde yürürlük başlangıç tarihi 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş sözleşmelerindeki ücret zammı oranının yürürlük başlangıç süresi Ocak ayı olan toplu iş sözleşmelerinde uygulanan %24.73 zam oranından düşük olmayacak şekilde düzenleme yapılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Sosyal güvenlik sistemimizde birçok soru çözüm beklemektedir.
Geçmiş yıllarda reform altında yapılan düzenlemeler sistemi içinden çıkılmaz hale getirmiştir.
Bu reformları yapılırken “kara delik” olarak ifade edilen sosyal güvenlik sistemi açıklarının kapatılacağı beyan edilmiştir.
Söz konusu açıkları kapatmak için sosyal güvenlik kurumunun giderlerinin azaltılması hedeflenmiştir.
Bu hedef doğrultusunda emekli aylıkları hesaplama sistemi değiştirilmiştir. Emekli aylıkları bu düzenlemelerle hızla azalmaya başlamıştır.
Maalesef günümüzde emekli aile ile geçirmek imkansız hale gelmiştir.
Ancak sosyal güvenlik kurumunun açıkları kapanmamış daha da artmıştır.
Değişen emekli aylığı hesaplama sisteminde işçinin ortalama kazancına enflasyon ve milli gelirdeki büyümenin % 30’u eklenmektedir.
Bu nedenle emekli aylığının miktarının belirlenmesinde enflasyon oranı çok önemli hale gelmektedir.
Enflasyon hareketlerinin çok yüksek olması sebebiyle,
Aynı iş yerinde aynı dönemde çalışan iki işçi emekli aylığı başvurusu tarihleri farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir.
Bu sebeple enflasyon farkının yüksek olduğu bu dönemde 2024 yılı içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları 2025 yılında başvuracaklara göre daha fazla olacaktır.
Bu durum birçok işçinin emeklilik başvurusu yapmasına sebep olmaktadır.
Nitelikli çalışanlar oluşacak fark sebebiyle emekli olmayı tercih etmektedir.
Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
Geçimini emeğiyle sağlayan işçilerin emeklilik zamanında güvencesi kıdem tazminatıdır.
İşçiler geçmiş yıllarda kıdem tazminatları ile iyi kötü bir eve alabilmekte hatta çocuklarına evlendirmekteydi.
Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında meydanlarda kızımın çeyiz oğlumun düğün parasından dokundurtmayız. Dedik.
Türk- iş olarak bugüne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık.
Ancak işçiler bugünkü kıdem tazminatı ile ev almak bir yana borçlarını ödeyemez hale geldi.
Kıdem tazminatı tavan uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün artırdı.
Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir
Değerli arkadaşlar ,
Türk – İş olarak işçinin emeklinin insana yakışır koşullarda bir hayatı olsun diye mücadele ediyoruz.
Çalışanın emeklinin hakkını arıyoruz.
Sokaktaki enflasyona en iyi biz biliyoruz.
Üyelerimiz başta olmak üzere tüm emekçilerin taleplerini dile getiriyoruz.
Emeğimizin karşılığı olan gelirimizin enflasyon verilerini kurban edilmesine karşı açık bir tavır alıyoruz.
Bir kez daha belirtiyoruz!!!
Hayat pahalılığı,
Yüksek enflasyon,
Adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, kayıt dışı istihdam, güvencesiz çalıştırma sorunları altında ezilmeyeceğiz.
696 Sayılı da kanun hükmünde kararname ile kadroya giren işçilerin kanundan doğan haklarını aramaya devam edeceğiz.
KİT’lerde ve kamuda taşeron işçilik sona erene kadar mücadelemizi devam ettireceğiz .
Örgütlenmenin önündeki engelleri tek tek aşacağız !!!
Yaşasın Türk – İş, yaşasın ekmek , barış ve özgürlük mücadelemiz.”