AK Parti Karabük Milletvekili Ali Keskinkılıç, kamu iktisadi teşebbüsleri komisyonunda bir konuşma yaptı. Toplantıya komisyon üye milletvekilleri, TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, TMO Yönetim kurulu üyeleri, genel müdür yardımcıları, daire başkanları ve üst düzey yöneticiler katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan AK Parti Karabük Milletvekili Ali Keskinkılıç’ın yaptığı konuşmanın tamamı şu şekilde: “Sayın Başkanım, KİT Komisyonumuzun değerli üyeleri, Toprak Mahsulleri Ofisinin Sayın Genel Müdürü ve değerli arkadaşlarım; 1929’daki yaşanan buhran neticesinde 1929-1939 arasında ciddi bir gıda krizi de meydana geldi. O yıllarda, özellikle çiftçiyi ayakta tutmak açısından çareler arandı. 1931 Ziraat Kongresi’nde alınan kararlar neticesinde de 1939’da Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu. Bu, dünyada ilk örneklerden bir tanesidir bir regülasyon kuruluşunun kurulması yani “üreticinin korunması, tüketicinin kollanması” dediğimiz, tabir ettiğimiz, işlemi yapılacak, özellikle gıda esasında -ilk öncü kuruluşu buğdaydır ama şu andaki geldiği yer gıdanın birçok alanına da girdi Toprak Mahsulleri Ofisi- bir regülasyon kuruluşudur ve şunu söyleyeyim: Bu, tarımın merkez bankasıdır. Nasıl Merkez Bankası elinde belli bir döviz stoku, elinde belli bir kaynağı tutar ve gerektiği vakit piyasaya müdahale ederse Toprak Mahsulleri Ofisi de özellikle tarımsal üretimler açısından belli bir güç ve stok elinde tutar ve gerektiğinde üreticiyi korur, gerektiğinde de tüketiciyi kollar. Ülkemizde ve özellikle son bir yıldır yaşadığımız dünyadaki bu tarife savaşları, bu gümrük vergileri bize gıda güvenliği konusunda da birtakım sinyaller veriyor. Dünyanın en önemli tarım ihracatı yapan ülkelere, dünyanın tarım ihracatını oluşturan ülkelere baktığımızda bu iki ülke arasında, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında ciddi bir tarife savaşı var. Bu savaşın gıdaya da sirayet etmesi belki mümkün.
Bunun en basit örneğini, özellikle biz Ukrayna-Rusya savaşı sırasında dünyanın nasıl bir gıda krizine, nasıl bir tedarik krizine girdiğini, pandemide nasıl bir gıda krizine girdiğini gördük. O yüzden de Toprak Mahsulleri Ofisinin gücü ve kudreti bizim açımızdan son derece önem arz etmektedir.
Benim en çok dikkat ettiğim şey şu: Toprak Mahsulleri Ofisinin sermayesi 2,5 milyar TL idi ve 2 milyon ton buğdaya denk geliyordu, şu anda 124 milyar TL ve 10 milyon ton buğdaya denk geliyor. Sermayesini ölçerken de bunun yaptığı işle ölçmeniz lazım yani buğdaysa buğdayla ölçmeniz lazım. Yani 10 milyon ton buğdayı regüle etme kabiliyeti Toprak Mahsulleri Ofisinin gücünü gösterir. Nasıl Merkez Bankasının stoku elindeki gücünü gösterirse bu da aynı şekilde bizim gücümüzü gösterir. Ben bu konuda, özellikle 21’den 25’e kadar gelen bu sermaye artırımları konusunda Sayın Genel Müdürümüze ve Hazine ve Maliye Bakanlığımıza teşekkür ediyorum çünkü ciddi ciddi bir krizle karşı karşıya kalma ihtimalimiz vardı ve burada Toprak Mahsulleri Ofisinin de gücü bizim için önemli.
Arkadaşlar, Türk tarımının 4 temel yapısal konusu vardır. Bunlardan bir tanesi planlama, bir tanesi örgütlenme, bir tanesi toplulaştırma ve sulama ve desteklemedir. Bu 4 temel konu üzerinde Türk tarımına bakmak ve buradaki yapılan işlere, buralarda ne yapıldığına bakıp tarımın yolunu çizmek gerekir. Ve en önemli olan planlama kısmında da TMO gibi, Et Süt gibi regülasyon kuruluşlarımız bizim için son derece önemlidir. Burada birçok milletvekilimiz dile getirdi, dediler ki: “TMO her zaman kâr etmez, yeri gerekirse zarar da eder.” Evet, yeri gerekirse tüketiciyi de kollamak açısından, üreticiyi de korumak açısından zarar da edebilir ama gıda güvenliğinin bizim gelecekte en çok konuşacağımız konulardan biri olacağının da farkındayız. Artık gıda güvenliği de ülkelerin millî güvenlik meselesi hâline gelmiştir.
Şimdi, tabii, birtakım şeyler var, burada onu ifade etmek istiyorum kısaca: Arkadaşlar, Sayın Sarıgül Hollanda’dan bahsetti. Şimdi Hollanda Türkiye’de çok konuşulur da bu Hollanda nedir? Yahu, Hollanda’nın Avrupa’da tarımsal üretimde hiçbir değeri yoktur, yoktur; hayvansal üretimde de bir yeri, sıralaması yoktur; dünyadaki ilk 20 ülkeden bir tanesi de değildir. Türkiye ve Fransa çekişir bitkisel üretimde; bir sene Fransa birinci olur bitkisel üretimde, bir sene Türkiye birinci olur yani “Avrupa’nın tarım ülkesi” dediğimiz şey Fransa’dır. Peki, bu Hollanda nedir? Hollanda şudur aslında: Hollanda 960 milyar dolar civarında ihracat yapar, 897 milyar dolar da ithalat yapar. İthalatına baktığınızda, nedir bunun ithalatı? İlk 5 ürünü yani ithalatının yüzde 42’si tarım ürünleridir arkadaşlar. Adam alır, paketler, markalar, satar.
MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – Tescil yapılan bir yer yani.
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – Yani “Hollanda” dediğimiz şey aslında -ve ihracatının büyük kısmını da Avrupa Birliğine yapar- Avrupa Birliğinin bir şekilde marketidir, tarım sanayisi güçlü bir yerdir.
Şimdi, buradan nereye gelmek istiyorum? Şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, biz ithalat yapınca hemen arkadaşlar “Yahu, bizler niye ithalat yapıyoruz kardeşim?” diyor. Yahu, biz ithalat yapıyoruz da ne yapıyoruz? İthalat yaptığımız şu arkadaşlar: Evet, buğday ithalatı yapıyoruz, yapıyoruz. Niye yapıyoruz? Bir kere, teknik bir sebepten yapıyoruz. Bakın, bizim bu bölgenin ve kuzey buğdayının arasında bir protein farkı vardır, teknik bir konudur bu; protein farkıdır, bunu bilmek lazım. Bizim bu coğrafyada 11 protein buğday yetişir, kuzeyde 13 protein buğday yetişir. Bu ne demek? Makarna yapmanız için makarnalık buğdayınızın 13 proteinin üzerinde olması gerekir. Siz makarnalık buğdayınızı, ununuzu nerede alırsınız? Kuzey alırsınız. Sadece biz almayız bunu, İtalya da alır bunu. Bakın, dünyada makarna üretiminde, makarna ihracatında miktar olarak Türkiye 1’inci, parasal olarak da İtalya 1’inci. Onların markaları var, markaları olduğu için bizden daha az satmalarına rağmen bizden daha fazla para kazanıyorlar. Bizim burada yaptığımız buğday ithalatından ve ondan sonra oluşturduğumuz katma değerden yani buğday, bisküvi gibi, birtakım buğdayla ilgili ürünler gibi, bulgur gibi oluşturduğumuz şeyden bakın, 20 milyar dolarlık bir ithalat yapılmış, 32 milyar dolar ihracat yapılmış yani arada 12 milyar dolar bir dış ticaret fazlası oluşturulmuş;
buna bakmak lazım.
İkincisi, mısır ithalatı çok söyleniyor bu ülkede. Evet, şimdi mısır belli bir coğrafyanın ürünüdür arkadaşlar. Yani Anadolu topraklarının büyük bir kısmı mısır üretimi için çok uygun alanlar değildir. Dünyada bunun için uygun alanlar vardır. Şimdi, fazla su çektiği için de sulama konusunda…
İSMAİL OK (Balıkesir) – Yol bile getirilmesi lazım.
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – Onu da uzun uzun anlatırız ama hocam, kısa keseceğim.
Şimdi, mısır ithal ediyorsunuz. Peki, mısırı nereye veriyorsunuz özellikle, hayvansal üretimde kullanıyorsunuz. Hayvansal üretimde yemlik olarak kullandığınız bu mısırdan ne elde ediyorsunuz? Yine, bir katma değer elde ediyorsunuz, daha el değiştirme rejiminden bahsetmiyorum. Bakın, bu ithalat-ihracat dengesine bir katma değerden bakarsınız. Burada oluşturduğunuz katma değere bakın, 9,7 milyar dolar mısır ithalatı yapılmış, efendim, 32 milyar dolarlık da beyaz et, yumurta vesaire ihracatı yapılmış. Arada oluşan rakama bakıyorsun 7,8 milyar dolar. Yani burada bir katma değer oluşmuş vaziyette. Şimdi, bütün bunlara baktığımızda şunu bilmemiz lazım arkadaşlar: Tarım, tarım, tarım; evet, tarım, gıda güvenliği millî bir güvenlik meselesidir. Tarım, gıda güvenliği bizim için son derece önemlidir ama bunun ticari dengelerine baktığımızda da az önce Hollanda örneğinde verdiğim gibi sizin ne ithalatı yaptığınızı ve ondan oluşturduğunuz katma değerin de ne olduğunun bilinmesi gerekir. Burada bakarsak rakamlara, buradan baktığımızda oluşan katma değer de aynı şekilde bu ülkeye, bu ülkenin çiftçisine destek politikasında kullanılan bir rakamdır. Nihayetinde biz bu verdiğimiz çiftçi desteklerini bu ülkede toplanan vergilerden veriyoruz. Ne kadar ki dış ticaret fazlası verirsek tarımda oluşan vergiden de çiftçimize o kadar destek vermemiz daha mümkün olur.
Şimdi, bir şey daha söyleyeyim: Burada yanlış şeylerin kayda geçmemesi için söylüyorum. “Çiftçi sayısı düşüyor.” Ya yok öyle bir şey. ÇKS diye bir sistem var arkadaşlar. ÇKS sistemi, çiftçi kayıt sistemi, girin o sisteme; o sistemde bakın bakalım Türkiye’de çiftçi sayısı düşüyor mu, düşmüyor mu? Ben bir rakam vereyim size, kontrol edebilirsiniz. 2021 yılında Türkiye’deki çiftçi sayısı 2 milyon 173 bindi, 2025 yılına geldiğinde 2 milyon 344 bin; çiftçi sayısı artıyor. “Alan küçülmüş.” diyebilirsiniz. Ekilen alanlara bakıyorum, ÇKS’de kayıtlı alanlara 151 milyon, şimdi bakıyorum, 167 milyon.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Hangi yıllar arasında?
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – Bakın, 20 ve 25, ÇKS sisteminden kontrol edin Sayın Vekil, bana inanmayabilirsiniz.
İZZET AKBULUT (Burdur) – 19, 20, 21 yılları arasına…
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – Kontrol edin, kontrol etmekte yarar var. 21, 22, 23 hepsinde artarak gidiyor.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Çiftçilik iyi bir şey olsa AKP’li milletvekillerinin hepsi çiftçiliğe başlar.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ – Sayın Yavuzyılmaz, lütfen.
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – Eyvallah, ne güzel, hepimiz çiftçiliğe başlayabilsek, hepimiz köylü çocuğuyuz, hepimiz oradan geldik, topraktan geldik, toprağa gideceğiz; hiç sıkıntı yok, çiftçilik güzel bir şeydir.
Evet, şimdi, arkadaşlar, bakın, bu birtakım yanlış bilgilerin olmaması için söylüyorum. Bir başka şey ya, bakın, Sayıştay raporları… Ben de KİT’te bürokratlık yapmış bir insanım. 6085 sayılı Sayıştay Kanunu, 5018 sayılı Mali Denetim Kontrol Kanunu’nun 71’inci maddesinde “kamu zararı” diye bir ifade geçer. Sayıştay bir denetim sırasında bir usulsüzlük bulmuş ise sizi direkt yargıya sevk eder kardeşim. Şimdi, bakın, Sayın Deniz Yavuzyılmaz, orada “usulsüzlük” diye bir tabir kullandınız. Ben bu raporu okudum, bu raporada usulsüzlük tabiri yok. “Usulsüzlük” dediğimiz an kamu zararının oluşmuş olması gerekir, Sayıştayın da onları sevk etmesi gerekir. Sayıştayın burada yaptığı ne? Sayıştay burada bir uyarı yapıyor, Sayıştay önerilerinde uyarılar yapar. Diyor ki: “Bu işlemi böyle böyle yapmanız birtakım şey oluşturabilir.” diyor.
MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – “Kamu zararı oluşturabilir.” diyor.
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – “Kamu zararı olma ihtimali.” diyor.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Hangi konuda uyarmış?
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ – Dinleyelim lütfen.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ne konuda uyarmış söylerseniz kayda geçsin.
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – Tabii tabii, söylüyor, diyor ki: “Yüzde 90’ı buradan direkt teminle yapmanız doğru değil. Rekabet engelleyici olabilir. Fiyat politikalarınızı sıkıntıya sokabilir.” Burada kayıtlara geçsin diye söylüyorum. “Usulsüzlük.” dediniz, usulsüzlük kelimesi yok burada. Burada usulsüzlük de bir şey yok. Usulsüzlük olsa zaten bu işlemlerden sonra bir soruşturma açılması…
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – “Pazarlık usulüyle yapamazsınız.” diyor zaten.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ – Sayın Deniz Yavuzyılmaz, dinleyelim.
Sayın Keskinkılıç, toparlayalım.
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – Bakın “Yapmayın.” diyor, “Yapamazsınız.” diyor.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – “Milletvekilleri görevinizin gereğini KİT Komisyonunda yapın.” diyor.
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) – Bakın, burada bütün her şey kayıt altına giriyor. Oradaki arkadaşları usulsüzlük yapıldı diye suçlarsak bunun doğru olacağı kanaatinde değilim.
Ben Komisyon çalışmalarının hayırlı olmasını temenni ediyorum. Toprak Mahsulleri Ofisimizin az alım yapması bence başarıdır.
Piyasa demek ki normal şeyinde gidiyordur. Yani orada rakamlara öyle bakmak lazım, regülasyon kabiliyetine bakmak lazım. Ben bütün kurum çalışanlarımıza gayretlerinden dolayı teşekkür edeyim.
Ha, bir şey daha söyleyeyim: Arkadaşlar, ücret politikasıyla ilgili söylüyorum. TMO’nun çalışma şartları ağırdır. Az önce sayın milletvekilimiz de söyledi, millet yazın tatil yaparken TMO’da çalışanlar güneşin alnında giderler, mahsul alırlar. O yüzden TMO’daki insanların diğer kurumların aldığı ücretin bir miktar daha fazla ücret almasında ben yarar görüyorum.
Son bir şey daha söyleyeyim: Sayın Başkanım, Toprak Mahsulleri Ofisi gibi kurumların, regülasyon kurumlarının Et ve Süt Kurumu ve TMO’nun KİT Kanunu’yla yönetilmesi doğru değil. Benim kanaatim. Neden? Çünkü bunların anında hareket etmesi, anında işlem yapabilmesi için özel kanununa ihtiyacı var. Kesinlikle bu regülasyon kurumlarının aynı Merkez Bankası gibi çalışması lazım. Özel bir kanuna ihtiyacı olduğu kanaatindeyim”