Herkese merhabalar bendeniz Barbun
Umuyorum ki keyfiniz fevkaladenin fevkindedir. Sağlığınız yerindedir ve iç huzurunuz daimdir.
İç huzur kısmına ayrıca dikkat çekmek gerekirse aklıma hemen Mevlana’nın bir sözü gelir: ”Baktığın benim, gördüğün sensin.”
İlk duyduğumda 1-2sn hata raporu veren beynim daha sonraları bu sözü epey bir benimsedi. Öyle bir benimsedi ki her insanın elle tutulabilecek bir “hazinesi” olduğu ve üstten yargılamanın ne kadar da (özür dilerim ama)ahmakça olduğunu kavradım. Çünkü her insan ayrı bir kitaptır. Hayatında yaşadıkları, okudukları, tanıdıkları onun olay örgüsüdür. Ben yeni insanlarla tanışmayı seviyorum. Genellikle önce onları dinlerim. Hikayelerini dinlemek, hayata bakış açılarını gözlemlemek hoşuma gider. Hatta bazen bir argüman sunduğumda buna nasıl döndüklerini keşfederim. Her insandan öğrendiğim ( aynı bir kitap okurken altını çizdiğim gibi ) anektodlar oluyor ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Elbette bazen de olumsuz, her şeye kaba ve bende ilk intibası tuhaf olanlar da olmuyor değil. Peki onları yargılamalı mı?
Tabi ki hayır. Yargılarsam kendimle çelişirim. Hani baktığım bendim. Onu yargılamak ve üstten eleştirmek kendi eksikliğimin su üstüne çıkmasıdır. Herkesin dediği doğrudur ders alınması gerekir demiyorum. Bu kişi ne yaşadı da ona bunu düşündürttü. Bu kişi hayatının hangi döneminde bakış açısını değiştirdi. Bu bir kitap mıydı bir film miydi? Bir insan mıydı?
Bu noktada insanların içindeki iyilik ve kötülük kavramlarına bakarsak.(Star wars hayranı biri olarak gücün aydınlık ve karanlık tarafı gibidir :)) Sen olumsuz, gergin, pasif agresif oldukça çevrendeki insanların sana karşı “pozitif” bir insan olmasını beklemek ne kadar mantıklı. Bunun için iç huzur çok önemli. Huzurlu bir insan konuşmasa da her halinden iç dengesi bellidir. Duruşu, bakışı, olayları ve insanları idrakından kendilerini belli ederler. Tabi şunu da kabul etmek gerekiyor ki yine dalga örneği vereceğim :)) bazı dalgalar iç denizimizde ufak girdaplar yapabilir bu çok normal ama şunu kavramak gerekiyor. Bazı denizlerde dağlarım morfolojisinden dolayı girdap ve akıntı ihtimali çok düşüktür. Özlediğim bir deniz olan Kerpe’nin suları mesela (buraya bolca bolca kalp)öyle güzel öyle durgun öyle temiz. Bazı insanlarla konuşurken de yüzlerine bakıyorum öyle durgun öyle keyifli öyle huzurlu. İşinde de profesyonel ve kaliteli. Bazı insanlar da o huzuru hayatındaki keyifleriyle öyle güzel birleştirmiş ki konuştukça çiçek açıyor gibi. Böyle insanları çok severim. Dürüst, net, samimi ve gerçekten konuştukça kuş cıvıldıyor gibi heyecanlı. Hayatın dalgalarını sönümlemiş ve eğleniyor. Her şeyden keyif alıyor ve inceliklerin farkında.
Ben iç huzurumu korumak için ne yapıyorum?
Hayatımdaki iyiliklere odaklanıyorum. Bunu artırmak için gönüllülük projeleri düzenliyorum ve katılıyorum. Bir hayvanın başını okşuyorum. Sevdiklerime ufak tefek şeyler pişiriyorum. Bazen bir filtre kahve yapıyorum ve demlenmesini beklerken kahveyi kokluyorum. Benim sevgi dilim de bu.
Kendinize çok iyi bakın, iyilikle kalın