“Bir Adamın Hikâyesi” denilerek başlayan, Ufuk Bayraktar’ın “Dayı” isimli filminde çok çarpıcı bir dizi replik geçer. Şöyle ki: “Eğer büyütürsem derdimi, büyüttüğüm derdim küçültür beni, eğer küçültürsem derdimi, küçülttüğüm derdim büyütür beni.” Hem anlam hem de nasihat içeren cümleler bunlar.
Cumartesi akşamlarının vazgeçilmesi olan TRT dizisi Gönül Dağı’nın son yayınlanan bölümünde ise Ramazan’ın eşi Asuman’ın da “Dertli Şov” yapması pek manidardı. Hele dizi boyunca Neşet Ağamın türkülerinin pat diye girdiği anlarda duygulanmamak da elde değil.
Sevgili dostlar; genelde dertli insanların işlerini iyi yaptıklarını söyleyebiliriz. Çünkü onlar “Vatanını en çok sevenlerdir.” Çok da dertlenmeden devam edelim.
Biliyorsunuz; gerçek dünya problemlerini hayatımız boyunca çözmeye çalışıyoruz. Kimimiz; suyumuz çok israf olmasın diye yağmur suyunu bile değerlendirmeyi düşünür. Bazımız; güneşten yararlanarak elektriğini üretir. Çoğumuz; çöplerimizi ayrıştırıp geri dönüştürerek kaynak israfını önlemeye çalışır. Daha az ağaç kesilsin diye kâğıdın arka yüzünü kullananlarımız yok değildir. Doğrusu; tek bir kâğıdı bile doksanlarda kırtasiyeden alırdık. Şimdi o kâğıtları, hiç kaygı duymadan yırtıp atabilen çocuklarımız ve öğrencilerimiz oldu.
İnsanoğlunun yokluğunu hissetmediği bir şeyin bolluğunda karşısına maalesef israf çıkıyor. Tabiî işin içinde bir de tamamen kısmak durumu da var. Buna da genel manada tefrit deniyor. Azlık içinde boğulmak gibi bir şey. İnsan bir bardak suda boğulabilir mi? Bir fil, iğne deliğinden geçebiliyorsa belki de bu da olabilir.
Geçenki “Hayal Bilgisi” başlıklı yazımızda hayallerimizden dem vurup dualarımıza bile hayallerimizi katabilmekten bahsetmiştik. Sonunda “Hayaldi, gerçek oldu” diyebilmek için önce hayal kurabilmek gerekiyor.
Yakın zamanda okullarımızda uygulanmaya başlanılan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modelimiz” de sanırım bu kaygılarla düşünüldü ve hayata geçirildi. Evet, derslerin bazılarında sadeleşmeler gerekiyordu. Yıllarca uygulanan sistemde, içerik olarak işlemeyen tarafların işler hale getirilmesi de önemliydi. Süreçte ve sonuçta ne kadar öğretebildiğimizi de ölçebilmek ve geri dönütlerle eksiklerimizi tamamlayabilmek de gerekiyordu. Belki de en önemli kısım da buydu.
Dünyada 21. Yüzyıl Becerileri çoktandır konuşuluyor biliyorsunuz. Pandemide, küresel eğitime değişik yaklaşımlar girdi ve sonrasında dijitalleşme de bunu oldukça farklılaştırdı. Bazı uygulamalarda geleneksel tavır ve yöntemler hala devam ediyor doğal olarak. Bu, bir nevi “analog eğitim” diyebileceğimiz uygulamalarla günümüzün gerçek dünya problemleri aşılabilir mi sizce? Gerçekten gerçek sorunlarımızı çözebilecek miyiz? Eğitim sistemimize bir tasarım olarak STEM (Science-Technology-Engineering-Mathematics” anlayışını daha çok ve verimli nasıl adapte edebiliriz? Egoist ve anlamsız kavgalar ve savaşlarla kirletilen yaşlı dünyamızı güzelleştirebilmek için estetik kaygısı olan sanatçı ve sanatı seven insanlara da ihtiyacımız var. STEM kısaltmasına bu yüzden Art’ı (A) da ekleyebiliriz. Bazıları buna STEAM, bazısı STEM-A diyor.
Sonuçta bunlar, derdi ve amacı olan idealist insanların bir STEM’i olarak karşımıza çıkıyor.
Kaygı sahibi ya da bir şeyleri başarma arzusundaki insanların çok ve boş konuşmadıklarını ve kendi işleriyle meşgul olduklarını görürsünüz. “Dertlerin kalkınca şâha, bir sitem yolla Allah’a” diyenler, çoğu gerçek yaşam problemlerine çözümler bulma konusunda hünerlidirler.
Sonuç olarak; gerçek dünya problemlerine çözüm bulabilmek için; gerçek dünya çocuklarına ihtiyacımız var.
Satılmış Ümit ÇETİNKAYA
18.10.2024-05.11.2024
Ağlı/Kastamonu